28 Oca 2021

Derinden

Kızılay'da arkadaşlarımla buluştuğum bir kış günü. İçimde az önce çıktığım kafenin ve içtiğim sıcak çikolatanın sıcaklığı var. Arkadaşlarımdan az önce ayrıldım. Havada yalnız Ankara'ya yakışan keskin ayazla göğe bakıyorum. Göğün kızarıklığı yarın yağacak karın habercisi. Annem olsa öyle derdi. Gökyüzü kırmızı - turuncu gibi olunca dışarıda ayaz vardır ve ertesi gün ya da o gece mutlaka kar yağar. Yağmur değil, mutlaka kar. Ben hiç bilemem ama annem hep bilir. 

Tuzlu gözyaşlarım yanaklarımı sızlatarak akıyor. Geçtikleri yolu ince bir sızıyla hissediyorum. Tam şu an biri görse beni "Kim bilir ne derdi var garibin" der. Oysaki hiç bir derdim yok, gerçekten. Sadece bebeklikten beri benimle olan kronik sinüzitim var. Her sene "Seneye kesin ameliyat olup kurtulacağım şundan" dediğim fakat asla cesaret edemediğim...

Reşit değilken "Reşit olunca" diyordum, reşit olunca da "Ameliyat çözüm değilmiş. Ameliyat olanlar yine çekiyormuş aynı şeyleri" demeye başladım. En son bir ödlek tavuk olduğuma karar verip tamamen vazgeçtim. Kesilmeyen ve nerede çatırdayacağı belli olmayan sinüslerimle yaklaşık 4 yıldır olabildiğince tatlı şekilde geçinip gitmeye çalışıyorum. 

Yarın hatrı sayılır bir ağrım olacak, eminim. Ne zaman burnumun ucunu atkımdan dışarı çıkarsam ertesi günüm kapalı kayıt geçer. Ve ben az önce tüm yüzümü bir kırmızı hatrına göğe çevirdim. Alkışları ve tebrikleri yaldızlı kulisimde alıyorum. 

Otobüse binmek için Meşrutiyet Caddesinden aşağıdaki durağa doğru yürürken ev arkadaşımdan bir mesaj geldi. İşten eve yeni girmiş ve bu kez kim bilir hangi radyodan diline doladığı şarkıyı atmıştır. Açıp fısıltı gibi bir ses ayarında dinlemeye başlıyorum. Arkadaki melodi tam 'Sarhoş kafayla yürürken bağırarak söylemelik şarkı' diye düşündürüyor. Tanrı iç sesimi duymuş olacak ki tam Karanfil sokağının yanından geçerken sokağın içinden bir sokak sanatçısı utangaç bir tavırla aynı şarkıyı söylemeye başlıyor. Adımlarımı yavaşlatıp sokağın girişinde duruyorum. Saat 23:00 ve ayaklarım 'Bunu duymak zorundasın' dercesine beni sokağa sokuyor. Bir kaç saniye sonra ise otobüsümü kaçırmak benim için sorun olmaktan çıkıyor. Sokak sanatçısının biraz ilerisindeki Dost'un kapı eşiğine çöküyorum. Nasıl olsa yarın hasta yatacağım. Ev arkadaşım ailemde, ailem kendi evimde kalacağımı düşünüyor. Yani eve geç kalmak gibi bir sorunum yok.

Ben bunları anlatırken artık sol tarafımda kalan melodik ses başka bir şarkıya geçiyor. Tanıdık ve hep özlemle andığım birini hatırlatıyor sıradaki şarkı. İyi gelmeyeceğini bile bile dinlemeye devam ediyorum. Zaman geçtikçe geniş sokaktaki kalabalık azalıyor. Her şarkı kalbimde yeri olan farklı bir hayatı hatırlatıyor bana. 

Size de olur mu öyle? Bir şarkıyı ilk kez dinlediğinizde "Bu şarkı kesinlikle bunundur" der misiniz? Benim zihnimdeki her şarkı, kalbimdeki her insanla birleşmiş gibidir. Kimi özlesem onun şarkısını açar defalarca dinlerim. Sanki o kişiyle buluşmuşum, birlikte bir şeyler yapmışız, ona sarılmışım gibi mutlu olurum. Bunu yapmak o kadar iyi gelir ki her seferinde pek çok insan garipsese de vazgeçemem.

Sokağın tenhalaştığını fark eden bir genç kız sokak sanatçısının açtığı gitar kabına bir kaç bozukluk atıp koşar gibi metroya ilerliyor. Karanlıkta beni fark etmeyişi sanki onu daha da telaşlandırmış gibi hızlı hareket ediyor. Ben ise içten içe korkusunu hissediyor, en azından metroya girene kadar arkasından bakıyorum. 

Bugünün son şarkısı da sanırım bitmek üzere. Sokağın tenhalığını fırsat bilip sindiğim kuytudan çıkıyorum. O ilk şarkıyı bir kez daha dinleme arzusu ıslak alçı gibi yapışıyor zihnime. Adını bile bilmediğim bir şarkıyı nasıl isteyebilirim ki acaba? Tam o an aklıma ev arkadaşımın attığı mesaj geliyor. Şanslıyım, adını yazmış. Aceleyle cebimdeki tüm bozuklukları çıkarıp gencin karşısına dikiliyorum. En sevimli yüz ifademi takınıp "Rica etsem o ilk söylediğiniz şarkıyı söyler misiniz?" diyiveriyorum. Soru beklemediği yerden gelmiş gibi şaşkın şaşkın bakıyor yüzüme. Neyse ki çabuk toparlayıp başını sallayarak onaylıyor. Sesiyle birlikte o tanıdık duygu bir kez daha sarmalıyor beni. Her kusurunu bilen ama yine de şefkatle sarılan bir arkadaşın kolları gibi güvenle sarılıyor melodi omuzlarıma. Gökyüzüne tekrar bakıyorum. Burnumun ucuna düşen minik kar beni onaylıyor. Bu kez bildim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarda argo ve benzeri kelimeler kullanmamaya dikkat ediniz.
Türkçenin imla kurallarına uymaya özen gösteriniz.
+18 içerikli yorumlar yapmayı aklınızdan geçirmeyiniz.
Facebook ve Twitter Türkçesiyle yazılmış; k ve v harfleri yerine q,w,x harfleri kullanılan yorumlar okunmadan silinecektir.