8 Nis 2013

Lokman Hekim ve Şahmeran

  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bundan çok çok yıllar önce Çukurova'da bir doktor yaşıyormuş.Bu doktorun Lokman adında bir de oğlu varmış. Daha sonra ünü dört bir yana yayılacak olan meşhur Lokman Hekimmiş bu çocuk. Babası ölmeden önce karısına ''Oğlumuz büyüyünce çok ünlü bir doktor olacak. Herkes her derdi için ona koşacak. İlmini ilerletince sen ona kitabımı ver, daha da bilgili olsun, insanoğluna hizmet etsin''demiş.

  Adamcağız öldükten sonra ana-oğul yaşamlarını birlikte sürdürmeye başlamışlar,fakat Lokman haylaz mı haylazmış. Bütün gün koşup oynamaktan başka şey düşünmez, anası da buna çok üzülürmüş.

  Lokman böyle yaramazlık ededursun, Ceyhan yakınlarında Yılankale adında büyük bir saray varmış.Orada yılanların şahı olarak bilinen Şahmeran adlı bir yaratık yaşarmış. Şahmeran diğer yılanlardan farklıymış, belden aşağısı süt gibi beyaz bir yılan, belden yukarısı ise çok yakışıklı bir delikanlıymış. Simsiyah saçları, pırıl pırıl kapkara gözleriyle tam bir erkek güzeliymiş. Başında da değerine paha biçilemeyen pırlantalar ve yakutlarla bezeli bir taç taşırmış.

  Şahmeran bir gün dolaşmak için Yılankale'den çıkar,fakat nasıl olursa olur,kayalıkların arasından yuvarlanıp yaralanır. Sürüne sürüne bir ağacın altına gelir ve başlar orada inlemeye. Bizim haylaz Lokman da tam o sırada,odun kesmek için ormana gelir. İniltiyi duyunca o yana seğirtir,bir de baksın da ne görsün,yarı insan yarı yılan bir yaratık inleyip durur. Tabii Lokman çok korkar, onu gören Şahmeran ise dile gelip, ''Korkma ey insanoğlu, benim sana zararım dokunmaz. Bana yardım et de Yılankale'ye döneyim.'' der. Lokman iyi kalpli bir çocuk olduğundan Şahmeran'a acır, onu kucağına alıp Yılankale'nin yolunu tutar. Bir kayalığın önüne gelince,Şahmeran onu durdurup birkaç söz söyler. Kayalar büyük gürültüyle ağır ağır açılır ve nöbet tutan 2 kara yılan ortaya çıkar. Korku içindeki Lokman'la yaralı Şahmeran'a yol gösterip onları Yılankale'ye götürürler.

  Hayatında ilk kez böyle bir yer gören Lokman'ın şaşkınlıktan dili tutulur. Göz alabildiğine uzanan güzel bahçelerin içinde neler yoktur neler... Fıskiyelerden renk renk suların fışkırdığı havuzlar, bu havuzları çevreleyen baygın kokulu nadide güller, dalından bülbüllerin şakıdığı ulu ağaçlar... Bütün bu güzelliklerin ortasında da mücevher gibi parlayan Şahmeran'ın görkemli sarayı...

  Şahlarının yaralı olduğunu gören yılanlar hemen onu alıp yatırmışlar, yarasını temizleyip sarmışlar. Kendine gelen Şahmeran , Lokman'a türlü ikramlarda bulunmuş, ona altın tabaklar içinde leziz yemekler, billur bardaklarda şerbetler sunmuş. Lokman'a gelince, şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemez halde, çevresine bakınır dururmuş.

  Lokman'dan çok hoşlanan Şahmeran onu sarayda alıkoymuş ve kırk gün kırk gece en güzel biçimde ağırlamış. Sonunda anasının kendisini merak ettiğini söyleyen Lokman, Şahmeran'dan izin istemiş. Şahmeran ''Haklısın delikanlı, sen insansın, senin yerin, onların arasında.'' demiş. Sonra ''Hayatımı sana borçluyum, dile benden ne dilersen.'' deyince, Lokman ''Sağlığından başka bir şey istemem'' demişse de Şahmeran ''Ben yine de sana bir şeyler vermek istiyorum.'' diye üstelemiş. ''onun için otur yanıma ve sana anlatacaklarımı can kulağıyla dinle. Yalnız senden bir ricam var, benim ölümüm insan elinden olacak, onun için beni burada gördüğünü sakın kimseye söyleme.''

  Sonra Lokman'a diyeceklerini uzun uzun anlatmış. Ayrılık zamanı gelince, bir cinin taşıdığı, değerli taşlarla bezeli bir tepsinin içine oturarak, Lokman'ı Yılankale'nin dışına kadar geçirmiş. Kara yılanlar da onu yeraltı yollarından evine götürmüşler.

  Onca zaman sonra Lokman'ı karşısında gören anası sevinç gözyaşları dökerek boynuna sarılmış. ''A benim haylaz oğlum, günlerdir senin için ağlıyorum. Kim bilir bu oğlan nerelere gitti, başına neler geldi diye meraktan ölecektim.Şükürler olsun sana kavuştum. Şimdi söyle bakayım nerelerdeydin?'' Lokman anasına biraz gezip dolaşmak istediği için gittiğini söylemekle yetinmiş ve odasına kapanmış. Bütün korkusu büyük sırrı ağzından kaçırıp Şahmeran'ı tehlikeye atmakmış. Bu arada evdeki kitapları okumaya başlamış, okudukça okumuş, okudukça okumuş... Anası oğlundaki değişikliğe çok şaşırmış, sonra da sevinerek,şükürler olsun Allah'ım, bizim oğlan adam oluyor galiba!rahmetli efendim in söyledikleri çıkacağa benziyor,diyormuş kendi kendine.Lokman okuyup bilgi edinedursun, biz dönelim Şahmeran'a...

  Lokman'ın gidişinden sonra yine yalnız kalan Şahmeran, değerli taşlarla bezeli tahtında oturuyor, her yeri gören gözleriyle evlerin içini, tarlalarda çalışanları seyrederek avunmaya çalışıyormuş.

  Yine bir yaz akşamı, her taraf burcu burcu yasemin kokarken, hep aynı yerlere bakmaktan bıkan Şahmeran, gözlerini dağların ardındaki Tarsus Beyi'nin sarayına çevirmiş, çevirmiş ya, yıldırım çarpmışa dönmüş yılanlar şahı. Meğer Tarsus Beyi'nin güzeller güzeli bir kızı varmış. Bu kızın güzelliği tüm Çukurova'da destanlar gibi anlatılırmış. O günden sonra Şahmeran gözünü bu güzel kızdan alamamış, fakat yarı yılan yarı insan olduğu için gidip bu kızı babasından isteyemeyeceğini biliyormuş. Çaresizlik içinde sararıp solmaya başlamış. Derdini kimselere açamıyormuş, yılanlarda şaşkınlık içindelermiş. Yılankale'de  dirlik düzenlik kalmamış.

  Günlerden bir gün, Şahmeran yine tahtına oturmuş, Tarsus Beyi'nin sarayını  seyrediyormuş. Bakmış sarayda bir hareket, meğer Tarsus Beyi'nin güzel kızı o gün hamama gidecekmiş. Bey kızının önünde ve arkasında saray muhafızları, yanında da hamam bohçalarını taşıyan cariyeler varmış. Hamama gelince, bohçalar açılmış, gümüş taslar, ipek peştamallar, yumuşacık havlular bir bir ortaya çıkarılmış. Sonra bey kızı kurnanın başına oturtulmuş, cariyeler topuklarına kadar uzanan saçlarını çözüp başlamışlar genç kızı yıkamaya. Hamamda yıkanan kızın güzelliği, zavallı Şahmeran'ın aklını başından almış. Bir kükreyiş kükremiş ki,dağlar taşlar inlemiş. Yılanlar şahı ok gibi fırlayıp, kuş gibi uçarak varmış Tarsus Hamamının kubbesine. Oradan içeri süzülmüş, fakat ıslak duvarlarda tutunamayıp kaymış ve büyük bir gürültüyle mermerlerin üzerine düşmüş. Sağa dönmüş çırpınmış, sola dönmüş çırpınmış ama kayıyor, bir türlü kaçamıyormuş.

  Yılanı görünce hamam bir anda ana baba yerine dönmüş, bağrışanlar, kaçışanlar... Hemen saray muhafızları içeri girmişler ve zavallı savunmasız Şahmeran'ı Tarsus hamamında öldürmüşler. Şahmeran ölmeden önce son kez sevdiği kıza bakmış, kız da hayretle ona bakıyormuş. Göz göze gelince, Tarsus Beyi'in güzel kızı da Şahmeran'ın gözlerine vurulmuş. Vurulmuş ama elden ne gelir, inci gibi gözyaşlarını içine akıtmış,kimselere bu aşkından söz etmemiş.

  Yılankale'deki yılanlar ise her şeyden habersiz,şahlarının dönüşünü bekliyorlarmış. Şahmeran'ın öldürülmüş olduğunu bilseler, Tarsus'a saldırıp tek canlı bırakmayacakları kesinmiş. İşte bu nedenle, yüzyıllar boyu, ''Adana selden, Misis yelden, Tarsus yılandan gidecek.'' sözü tekrarlanır durur. Tarsus halkı yüzyıllar boyu yılanların korkusu içinde yaşamış.

  Şahmeran'ın acıklı sonunu tabii duymayan kalmaz. Haber Lokman'a ulaşınca, Lokman çok üzülür, günlerce yemeden içmeden kesilir, fakat Şahmeran'ın ondan yapmasını istediği bazı şeyler vardır ve artık zamanı gelmiştir. Bunun için kalkar, Tarsus Beyi'nin sarayına gider. O sırada Şahmeran'ın ölümüne sevinen tek kişi Tarsus Beyi'dir, çünkü beyin vücudu yara içindedir. Hiçbir ilaç, hiçbir doktor bu yaralara çare bulamamıştır. Beyin bir de veziri vardır, büyücülük yapan bu vezir, Tarsus Beyi'ne tek çarenin Şahmeran'ın gözleriyle ciğerlerini yemek olduğunu söylemiştir. İşte bu nedenle Şahmeran'ın ölümünü duyan Tarsus Beyi sevinir, artık yaralarına çare bulunacaktır.

  Tam bunlar konuşulurken, Lokman Hekim'in saraya geldiği ve beyle görüşmek istediği kendisine bildirilir. Artık ünlü bir doktor olan Lokman Hekim'in adını duymuş olan Tarsus Beyi, onu hemen buyur eder ve ne istediğini sorar. Lokman Hekim yardımcı olmak istediğini açıklayarak bu ilacın yalnızca kendisinin hazırlayabileceğini söyler. Tarsus Beyi pek memnun olur ve hemen Lokman'ı kendisini iyileştirmekle görevlendirir. Bütün bu konuşmalar ve gelişmeler büyücü vezirin canını fena halde sıkar. Vezir, Tarsus Beyi'nin iyileşmesini değil ölmesini istemektedir, çünkü niyeti beyin yerine geçmektir. Bunu yapabilmenin tek yoluysa, Şahmeran'ın olağanüstü güçlerine sahip olmaktır, işte onun için Lokman'ın işe karışması canını sıkar.

  İşe koyulan Lokman, Şahmeran'ın Yılankale'de kendisine uzun uzun anlattıklarını uygulamaya başlar. Önce Şahmeran'ın vücudunu üçe böler. Baş tarafını bir kazana, gövdesini bir kazana, kuyruk kısmını bir kazana koyup kaynatmaya başlar. Bir süre sonra kazanlardan uğultular yükselir, ''Derde devayım, hastalara şifayım'' diye. Lokman hayretler içinde etrafına bakınır, kimsenin aldırmadığını görünce, bu sesleri bir tek kendinin duyduğunu anlar. Kazanlara daha da yaklaşır, gövdenin kaynadığı kazandan Şahmeran'ın sesi duyulur. ''Lokman beni bir daha kaynat, ikinci suyumu sen iç. Sakın unutma ikinci suyumu sen iç.''

  Kuyruğun bulunduğu kazan ise şöyle der: ''Lokman, sakın suyumu içme, yaşadığım sürece beni sürekli rahatsız eden kötü kalpli vezire içir.''

  Bu sırada vezir de durmadan Lokman'ın çevresinde dolanır durur. ''Lokman kardeşim şu gövde suyunu ben içeyim, ağrılarıma iyi gelir.Sen de kuyruk suyunu içersin'' der. Vezirden iyice kuşkulanan Lokman, ona gövde suyu diye kuyruk suyunu içirir. Az sonra büyücü vezir sancılanarak ölür, böylelikle cezasını bulur. Lokman da gövde suyunu içer ve Şahmeran'ın tüm gücüyle bilgisi ona geçer.

  Sıra Tarsus Beyi'nin tedavisine gelmiştir. Lokman birer gün arayla Bey'e , Şahmeran'ın gözlerini ve ciğerlerini yedirir, sonra da gidip Tarsus Hamamı'nda yıkanmasını öğütler. Hamamda yıkanan beyin vücudundaki tüm yaralar pul pul olup dökülür ve altından bembeyaz bir ten çıkar. Tarsus Beyi artık çok memnundur, hemen Lokman'ı çağırtıp , ''Beni iyileştirdin, dile benden ne dilersen, ey Lokman'' der. Lokman ise başını sallayıp ''Sağlığınız'' diyerek izin ister, artık orada görevi bitmiştir.

  Tarsus Sarayı'ndan ayrılan Lokman yine yollara düşmüş. Kırlardan geçerken bir uğultu duymuş, bakmış rüzgarda sallanan otlar, ağaçlar,çiçekler bir şeyler anlatıyorlar. Pembe bir çiçek bir yandan nazlı nazlı sallanıyor, bir yandan da ''Lokman, ben hatmi çiçeğiyim. Boğaz, nezle, göğüs hastalıklarına, hele hele öksürüğe çok iyi gelirim.'' diyormuş. Lokman hayretler içindeymiş; biraz daha ilerlemiş, her yerde otlar, çiçekler ne işe yaradıklarını sayıp döküyorlarmış. İşte o zaman Lokman, Şahmeran'ın ona verdiği gücün ne olduğunu iyice anlamış ve sevgili dostunu minnetle anmış, artık insanoğluna daha da yaralı olacağı için çok mutluymuş.
  Tüylü,beyaz çiçekli anason: ''Karın ve mide ağrılarına, bulantılara iyi gelirim.''
  Sarı, pembe çiçekli kantaron: ''İştah açar, sindirimi kolaylaştırır, vücudu güçlendiririm.''
  Altın gözlü papatya: ''Boğaz ağrılarında beni kullan.''
  Yemyeşil yonca: ''Baş ağrılarına birebirimdir.''
  Soğan: ''İştah açar, sindirimi kolaylaştırır, idrar sökerim, baygınlığa da iyi gelirim.''
  Nazlı, narin gelincik: ''Tatlı uykular veririm.''
  Sarımsak: ''İnsanlara benim kadar yararlısı azdır. İştah açar, vücudu güçlendirir, ishali keser, damar sertleşmesi ve yüksek tansiyona iyi gelirim.''
  Ebegümeci: ''Ben her derde devayım. Öksürüğe, bronşite, mideye çok iyiyimdir.'' diye övüm övüm övünüyormuş.

  İşte böylece Lokman artık kırları geziyor, duyduklarını bir ağacın altına oturup defterine yazıyormuş. Oğlunun kendini iyice ilme adadığını gören anası, ona babasının defterini vermiş. Lokman Hekimin ünü artık sadece Çukurova'ya değil, dünyanın dörtbir yanına yayılmış. Derdi olan ona koşuyormuş. Lokman'da gezebildiği yerleri geziyor, gittiği yerlere şifa götürüyormuş. Sonunda Nur Dağları'nın eteğindeki Misis kentine yerleşmiş. Misis kentini seçmesinin nedeni, oradaki dağlarda her çeşit hastalık için iyi gelen otların bulunmasıymış. Böylece ömrünün sonuna dek, insanlara hizmet ederek, onları iyileştirerek yaşamış, gitmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarda argo ve benzeri kelimeler kullanmamaya dikkat ediniz.
Türkçenin imla kurallarına uymaya özen gösteriniz.
+18 içerikli yorumlar yapmayı aklınızdan geçirmeyiniz.
Facebook ve Twitter Türkçesiyle yazılmış; k ve v harfleri yerine q,w,x harfleri kullanılan yorumlar okunmadan silinecektir.