23 Eki 2020

Yasemin

Sevgilim, 

Küçük kızımız bugün 4 yaşında. Geçen gün rüyasında seni gördüğünü söyledi ve büyük bir heyecanla hiç görmediği seni, bana anlattı. Öyle bir anlatışı vardı ki döndüğüne yemin edebilirdim. Sahi geldin mi? Geldiysen lütfen benim yanıma da gel. Beni kendinden mahrum bırakma. O seni hatırlamıyor, bense seni unutamıyorum. Yani uğraman gereken yer benim!


İnsan kendi evladını kıskanır mı? Ben kıskanıyorum. Deli gibi kıskanıyorum hem de. Sırf hayalin onun göz kapaklarının arkasında belirdi diye canımı verebileceğim evladımı kıskanıyorum. 


Hatırlıyor musun doktor ‘Kızınız olacak’ dediğinde sevincinden aldığın nefesi bırakamamıştın. Doktordan çıkarken henüz doğmamış kızını büyüdüğünde nasıl ‘elin adamı’na vereceğinin hesabını yapıyordun. ‘Prensesimi veremem öyle ite kopuğa’ demiştin. Hatta doktora bile ‘Ben bu kızı nasıl evlendireceğim?’ diye soracaktın da ben tutmuştum seni. 


Arabaya bindiğimizde radyoda Tuğkan’ın ‘Civciv’ şarkısına denk gelmiştik. Durduk yere ‘Küçük civcivim, güzel kızım, dünyam benim’ diye şarkıyı söylemeye başlıyordun. Biliyor muydun gerçekten bir küçük civciv gibi sapsarı kızımız olacağını? Hissetmiş miydin sana bu kadar benzeyeceğini? 


Ah... hayat bize niye bunu yaptı? Niye bizi kopardı? Keşke hep birlikte gitseydik. Keşke hiçbirimiz geride kalmasaydı. 


Evlenmemize bir kaç gün kala ‘Hayattaki en güzel başarım senin kalbine girmekti ama bunu ne zaman başardım bilmiyorum. Senin için hep ‘Duvarları var onun, aşamazsın’ demişlerdi. Ben o duvarı nasıl aştım?’ demiştin. Düşünüp düşünüp bulamamıştım. Oysa ben senin kalbine hangi gün girdiğimi biliyordum. 


Yeğeninin kolu kırılmıştı. Hastaneye gitmeye çalışıyordunuz ama araban arıza yapmıştı. Köprünün ortasında kalmıştınız. Köprüde sizi görüp ben götürmüştüm hastaneye. Yağız’ın o iç çekişi hala kulağımda. Nasıl korkmuştu... Ablanın telefonu kapalıydı, ulaşamamıştık. Yağız, ameliyattan sonra aldığı narkoz yüzünden beni annesi sanmıştı. Sarılıp ‘Anne canımı çok acıttılar’ diye ağlamış, beni bırakmamıştı. O kucağımda ağlarken bana bakışını görmüştüm. Yabancı bir kadının kucağında yeğenin... Farklı bakıyordun ama anlamlandıramamıştım. Ne kadar da safmışım! Ablan gelene kadar Yağız kucağımda uyuyakalmıştı. O uyuyunca ben de işe dönmüştüm. O gün senin bana aşık olduğun gündü. Benim sana aşık olduğum günse ofise çiçek yolladığın gündü. Yasemin demetinin içindeki not Yağız’ın ağzından yazılmıştı ama o cümle kesinlikle senindi. 


Senden sonra yaptığım en kolay şey kızımıza isim vermek oldu. Düşünceni bilmiyordum ama çok seveceğini düşündüğüm bir isim verdim. Yasemin... Onun kokusunda seni bulmak beni hayata bağladı. Onun kokusu için yaşıyorum ama kalbimde senin aşkınla öleceğim. Seni çok seviyor ve özlüyorum. Lütfen gelmeyi unutma. 


Karın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarda argo ve benzeri kelimeler kullanmamaya dikkat ediniz.
Türkçenin imla kurallarına uymaya özen gösteriniz.
+18 içerikli yorumlar yapmayı aklınızdan geçirmeyiniz.
Facebook ve Twitter Türkçesiyle yazılmış; k ve v harfleri yerine q,w,x harfleri kullanılan yorumlar okunmadan silinecektir.