16 Ara 2015

Bende Sana Yetecek Kadar Ben Kalmadı (Yılmaz Erdoğan)

Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa 
Çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne 
Dolmabahçe da çay tadında.... 
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında, 
Tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu. 
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama 
Yüreği takvim yokuşlarında... 

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, 
Sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine 
Üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün 
İçime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim 
Seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe 
Seyrediyorum... 

Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında, 
Üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan 
Muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi 
Çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında 
Yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde 
Bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük... 
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti... 
... Soğuğun ve karanlığın vehameti! 

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş, 
Daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler, 
Yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar 
Bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen 
Yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden 
Büyük geliyor artık hayat! 

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık 
Olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine 
Zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle: 
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarda argo ve benzeri kelimeler kullanmamaya dikkat ediniz.
Türkçenin imla kurallarına uymaya özen gösteriniz.
+18 içerikli yorumlar yapmayı aklınızdan geçirmeyiniz.
Facebook ve Twitter Türkçesiyle yazılmış; k ve v harfleri yerine q,w,x harfleri kullanılan yorumlar okunmadan silinecektir.